Pek iyi sayılmam aslında bu aralar
Her gelen kalbimden bir kapı daha aralar
Kapatmadan, yarılarlar...
Kalbimi tam ortadan yararlar.
Pek yararları da olmaz zaten.
Pek iyi kararlar alamam bu aralar
Her giden zararlarıma zarar katar.
Kartları dağıtmadan karar, zar atmadan başlar.
Pek kazandığımda olmaz zaten.
Başlarım böyle işe!
O işler öyle olmuyor işte!
Kimse kimseyi yormuyor bak
Her gelen bana koyuyor bir şekilde!
Hangi ana sığdırayım yalnızlığı?
Sığdıramadım satırlarıma yıldızları,
Tozlarını denize döktüm.
Sığ denizlerde topladığım deniz yıldızlarını
Kıyamadım, küçük akvaryumlara gömdüm.
#CananÇit ✍️
Birini sadakatsizlik veya nankörlükle suçladığında, dön de kendine bir bak; zira ya böyle bir karaktere sahip bir adamın sözünü tutacağına güvendiğin için ya da koşulsuz bir iyilik yapmadığın ve yaptığın iyiliğin ödülünü bizzat eylemin kendisiyle alacağına inanmadığın için, hata aslında sendedir. Söyle bana dostum, iyi bir davranış sergilediğinde daha başka ne istiyorsun? Bunu yapman, kendi doğana uygun davranmış olman yetmiyor, bir de üstüne ödül mü bekliyorsun?
Bunalmış Müslüman’a On Kur’an Tavsiyesi -
1*
Unutma!
Her şey geçer, ömür de geçer, bütün tartışmalar biter, bütün gündemler değişir, bütün ünvanlar, koltuklar, makamlar geride kalır, bütün telaşlar son bulur, hayat sensiz de akıp gider. Ne yaparsan yap kimseyi razı edemezsin muhakkak bir eksiğin bulunur. Sen Allah’ı razı etmeye bak! Çünkü O seni
“Francie, sikişgen amcık seni,” derdim, “bir istiridye bile senden daha ahlâklıdır.” “Fakat benden hoşlanıyorsun, değil mi?” diye karşılık verirdi. “Erkekler sikişmeyi sever, kadınlar da öyle. Kimseye bir zararı yok. Sikiştiğin herkesi sevmek zorundasın diye bir kural yok, öyle değil mi? Ben âşık olmak istemiyorum, sürekli aynı erkekle sikişmek korkunç olsa gerek, öyle değil mi sence? Bak, uzun süre sadece benimle sikişsen benden usanırdın, öyle değil mi? Bazen hiç tanımadığın biri tarafından sikilmek güzel. Evet, en iyisi bu bence,” diye eklerdi – “Dert yok, telefon numarası yok, aşk mektupları yok, kavga yok. Baksana, böylesi sence çok mu kötü ?
Savrulup duruyorsun.
Önemsiz, istenmeyen.
Belki kapı arkalarında beklenmeyen.
Önemli odalara alınmayan,
Önemli paraların sahibi olmayan,
önemli makamların da şahsında
kalan, güzel yerlere sokulmayan,
kıyıda köşede bekletilen önemsiz
biri diye görüyorsun kendini.
Korkulu sınavlardan geçiyorsun,
sırada bekletiliyorsun, şefkâtsiz
görüyorsun dünyayı,
Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.
Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.
''Güzelliği, güzellik için sev,'' diye nasihat etti,'' ve dergileri rahat bırak. Bana bak Martin Eden, denizine ve gemilerine dön. Benim sana tavsiyem budur. İnsanların şu hastalıklı, çürümüş şehirlerinde ne yapıyorsun sen? Dergilerin ihtiyacını karşılamak için kendini pazarlayayım diye debelenerek, şu şehirde israf ettiğin her gün kendi boğazına bir kesik daha atmış oluyorsun. Geçen gün ne demiştin? Dur bakayım... Hah, 'Fanilerin sonuncusu olan insan.' Peki ya sen, son fani, şöhreti ne yapacaksın? Şöhret seni zehirler.
"Bölükte Ankaralı bir çocuk vardı," diye başladı Mecit bir sigara yakıp. "Adını hatırlamıyorum. Pek sessiz sakin, efendi biriydi. Sarışın bir şey. Hep koyun gibi bakardı hüzünlü hüzünlü. Bir gün sorduk buna derdini. Memlekette anası, babası, karısı, kızı hep bir arada yaşarlarmış. Hep onları düşünüyormuş. Ne yani? Ana kucağı mı burası, asker ocağı? Hepimiz özlüyoruz ailemizi; geziyor muyuz öyle ortalıkta ruh gibi diye psikolojisine girdik bunun. Bildiğiniz gibi değil, dedi. Benimki normal bir özleme olayı değil, korku. Neden korkuyorsun? Ölümden, dedi. Meğer bu, her dakika ailesinden birinin öleceğini düşünürmüş, ondan bunalıma girmiş."
"Açtığı mevzuya bak hayvan herifin," diye söylendi Amca Bey.
"Derken iyice kafayı yedi bu. Yemek yemiyor, sürekli ağlıyor, içtimada pat diye düşüp bayılıyor. Önce epeyi bir marizlediler bunu, para etmeyince tümenin psikoloğuna gönderdiler. Hava değişimi aldı, çekti gitti memleketine. Hatta, iyi hatırlıyorum, biz arkadaşlarla bu uyanık bütün bu dümenleri hava değişimi almak için çevirmiş olmasın falan gibilerinden de konuşmuştuk."
"Ee? Döndüğünde iyileşmiş miydi bari?" diye sordu Kız Tevfik, Rebi Abi cinnet getirmeden önce hikaye hayırlı bir sona bağlanabilir umuduyla.
"Yok, bir daha dönmedi zaten kendisi. Bir gece evde herkes uyurken hava gazını açmış. Ölmüşler ailecek."
"Güneş yok etmedi henüz gökteki ahlarını,
Şu benim ihtiyar kulaklarımda
Eski iniltilerin çınlar hâlâ.
Yanağının şurasında bak duruyor işte
Daha silinmemiş eski bir gözyaşının izi."
Ama hepsinden önemlisi, birini sadakatsizlik veya nankörlükle suçladığında, dön de kendine bir bak; zira ya böyle bir karaktere sahip bir adamın sözünü tutacağına güvendiğin için ya da koşulsuz bir iyilik yapmadığın ve yaptığın iyiliğin ödülünü bizzat eylemin kendisiyle alacağına inanmadığın için, hata aslında sendedir. Söyle bana dostum, iyi bir davranış sergilediğinde daha başka ne istiyorsun? Bunu yapman, kendi doğana uygun davranmış olman yetmiyor, bir de üstüne ödül mü bekliyorsun? Göz gördüğü, ayak da yürüdüğü için karşılığının ödenmesini ister mi? Zira bütün bunlar kendi işlevlerini yerine getirmek için yaratılmıştır ve kendi yapılarına uygun bir şekilde çalışmakla kendilerine düşeni tümüyle alırlar, aynı şekilde insan da doğa tarafından başkalarına iyilik yapmak için yaratılmıştır; iyi bir şey yaptığında veya ortak çıkara katkı sağlayan bir şey başardığında, yaratılış amacına uygun olanı yapmış ve kendisine ait olanı almış olur.
Sen armağan ettin Küçük Prensi
Ne diye sanki
Biraz zorlasan yüreğini
Kırılacak kurşun askerin ince bileği
Sen getirdin uçan balonlarımı
Ne diye sahi
Tekneye yeğlesen denizi
Bir ceviz kabuğuyla geçeceğiz çevreni
Sen değil miydin arka sırada, ayrıksı
Sınıfları daha okulda çeviren
Ne oluyormuş hem bıyık hem de posu
Çevirince görünür derinin de arkası
Sen gel hadi, çevirelim hadi
Duvar ne ki, ardı bakla tarlası
Bak üstümüzdeymiş okul önlükleri
Sınıfa onlar girsin, biz sıvışalım, hadi
Sen gel hadi, çevirelim hadi
Ben görmüştüm, sevi yüzü tarlanın ardı
Sınırsızmış yurttaşlığı, belleksizmiş dili
Seni de görmüştüm... ne önceydi
Aşk, kendisine yalan söylemesidir insanın. Öyle büyük yalanlar söyledin ki kendine, kendin olmaktan daha fazla yabancılaştın içine. Ya onu seçip her şeyi kaybedecektin ya da içinde o olmayan her şeyi seçip, kendini kaybedecektin. Sen seçimini ondan yana yaptın ama yine kendin kaybettin. aşktan aşkla aranılmazdı, bilemedin. Her insan, insan doğar ama insan olarak ölmez. bak o insan bildiklerin hiçbir şeyi paylaşmadı seninle; Bu yüzden aşk bir hiçi paylaşıyor şimdi kaderinle. Olanı olmayan da aramaktı senin derdin...
Aşk seni nasıl sevsin?